Sayfalar

21 Şubat 2011 Pazartesi

Bir Derbinin Ardından

Evet beklediğimiz oldu ve kaybettik. Açıkcası maçtan önceki yorumumda 4 yada 5 yiyebiriz belki derken micazi anlamada söylemiştim ama Fenerbahçe'nin bunu ciddiye alacağını düşünmemiştim. Evet kötü bir mağlubiyet oldu hepimiz için. Kazansak belki çok sevinmeyecektik ama elimizdeki maçı 4 gol yiyerek kaybedince üzüntümüz iki kat daha arttı sanırım.

Duygularımızı bir kenara bırakıp maça döncek olursak sizleri maçdan önceki yorumuma götürmek isterim. Kısaca "kim olduğumua güvenmeliyiz''  derken 25. ve 65. dakikalar arasında oynadığımız futboldan bahsetmek istemiştim. Biz başka şeyler oynamaya çalışmayalım. Yine tekraralıyorum yapamıyoruz. Elinde Guti, Simao, Q7, Almeida gibi hucum oyuncuları varken Hilbert gibi İsmail gibi hucüm gücü daha iyi olan kanat oyuncuların varken, Ernst ile Necip ile Fernandes ile savunmayı oturtmak biraz zor olacağı belliydi. Nitekim Shucster'in de bu konu üzerinde çok durmadığını görüyoruz zaten. Biz ileride basıcaz, bizim oyun stilimiz bunu gerektiriyor. İlk yarıdaki Fenerbahçe maçı gibi. Herkesin hatırladığı o maçda pozisyon vermemişmiydik? Evet birçok pozisyon vermiştik. Ancak birçok pozisyon da yakalamıştık. Bir ara gözümüze takılan topla oynama oranlarında %78 e %22 lik bir orana ulaşıp, guinness rekorlar kitabını zorlamıştık. Yine tekrarlıyorum, bu felsefemizden ödün vermemeliyiz. Bugün dört yemiş olabiliriz, belki yarın yine yiyeceğiz, ancak unutulmamalıki Gecenin en karanlık olduğu an şafakdan önceki andır.


Ekrem-Dia
Israrla oynamasını istediğim Hilberti kadroda göremeyince gecenin bizim için çok daha zor geçeciğini anlamıştım. Nitekim Dia ilk 25 dakikada bunu kanıtlamakdan sıkılmış olacak ki maçın geri kalanında daha çok izleyici olarak devam etmeye karar vermiş. Burda Ekrem'i suçlamıyorum. Çünkü adamcağız  Dia, Alex, Niang, Dos Santos gibi cambazlarla tek başına uğraşmak zorunda kalıyordu. İsamil'in Kiev maçındaki pozisyonunda bugün Ekrem'i görüyorduk. İşin ilginç tarafı ise maçı Beşiktaş lehine çeviren golü atan adamın yine Ekrem'in olmasıydı. Peki bu kutuplaşma nerden kayanklanıyordu? Ekrem'den mi? Sanırım cevabı zaten biliyorsunuz. Kendimiz olmaya çalışmamızdan kayanaklanıyordu.


Ferrari-Lugano
Burada büyük bir boşluk bırakmak istiyorum ama sanırım Ferrari'nin hakkını vermek lazım. Ben bu maçı Fenerbahçe'ye nasıl veririm diye düşünsem Ferrari'yi oyundan attırırdım sanırım. Tartışmasız maçın en iyi hamlelerini yaparken, tecrübesi ile defansı çok iyi toparlarken neden Sivok değilde Ferrari tercihinin ne kadar doğru bir hamle olduğunu gösterirken yaptığı ihanet ile Shucster düşmanlarını saklandıkları koltukdan ayağa fırlamasına sebep olmuştur sanırım.

     Sonuç olarak seyir zevki açısından mükemmel bir maç izledik. Gel gitleri fazla olan bir maçtı. Sonuç her ne kadar hepimiz için kötü olsada Ferrari'den başka kızacak kimseyi göremiyorum.

     Garibime giden bir olayda Shucster in maçdan sonraki sakin açıklamaları oldu. Ben yine garip bir açıklama bekliyordum açıkcası. Sanırım, Schuster de çok üzülmüş maçı kaybettiği için!

Hiç yorum yok: